NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
قَالَ
أَبُو دَاوُد
حُدِّثْتُ
عَنْ عَبْدِ الصَّمَدِ
بْنِ عَبْدِ
الْوَارِثِ
قَالَ حَدَّثَنَا
زَكَرِيَّا
بْنُ سُلَيْمٍ
بِإِسْنَادِهِ
نَحْوَهُ
زَادَ ثُمَّ
رَمَاهَا
بِحَصَاةٍ
مِثْلَ
الْحِمِّصَةِ
ثُمَّ قَالَ
ارْمُوا
وَاتَّقُوا
الْوَجْهَ
فَلَمَّا
طَفِئَتْ
أَخْرَجَهَا
فَصَلَّى
عَلَيْهَا
وَقَالَ فِي
التَّوْبَةِ
نَحْوَ
حَدِيثِ
بُرَيْدَةَ
Ebû Davud şöyle dedi:
Bina Abdussamed b.
Abdil-Vâris'den anlatıldı. Bize Zekeriyyâ b. Süleym. aynı isnâdla yukarıdaki
(4443.) hadisin benzerini rivayet etti. Rivayetinde şunu ilâve etti.
(Rasulullah); Sonra o
kadın'a, nohut gibi taşlar attı! Sonra da: "atınız, yüzden sakınınız"
dedi, Kadın ölünce de namazını kıldı.
Tevbe konusunda da,
Bureyde hadisindeki gibi söyledi.
İzah:
Ahmed b. Hanbel, V, 43.
4442 numara ile başhyan
son üç rivayet aynı hadiseyi anlatmaktadır. Onun için üçünün izahını birlikte
ele almayı uygun bulduk.
4441... nolu rivayette,
Ebû Davud'un Gassânî'den naklettiğine göre Gamid, Cüheyne ve Bârik aynı
kabilelerin adıdır.
Kâmus'ta; "Bârik:
Yemendeki bir kabilenin babası olan Said b. Adiyy'in lâkabıdır"
denilmektedir.
Gamid de, Yemen'deki
bir kabilenin babasıdır. Bunlar Cüheyne'den bir batındır.
Musannifin bu üç ismin
aynı kabileye ait olduğunu bildiren bu sözü nakletmekteki maksadı; 4440 nolu
hadiste recmedildiği bildirilen Cüheyneli kadın ile, 4442 nolu hadiste söz
konusu edilen Ğâmid'li kadının aynı kadın olduklarına dikkat çekmektir. Demek
oluyor ki; hâmile olarak gelip zina ikrarında bulunan ve Rasulullah tarafından
doğumdan sonra gelmesi için geri çevirilen tek bir kadın vardır. Yani hâdise
tektir. Ancak, iki hadis arasında bir çelişki gözlendiği söylenebilir. Çünkü
sonraki hadis, öncekine nisbetle oldukça mufassaldır Şöyle ki: Önceki rivayete
göre Hz. Nebi (s.a.v.) kadına, çocuğunu doğurduktan sonra gelmesini söylemiş ve
kadın çocuğunu doğurup gelince recm ettirmiştir. Sonraki hadise göre ise efendimiz
kadını, Önce üç kez geri çevirmiş, sonra çocuğunu doğurduktan sonra gelmesini
emretmiştir. Kadın çocuğu doğurduktan sonra gelince de geri dönüp çocuğunu
emzirmesini, sütten kesince geri gelmesini emretmiştir. Ayrıca, önceki îmran
hadisinde kadın recmedileceğinde elbisesinin bedenine bağlandığı belirtilmiş,
çukur kazılıp içerisine konulduğundan söz edilmemiştir. Sonraki Büreyde
hadisinde ise bir çukur kazıldığı belirtilmiştir.
Bütün bu farklılıklar,
hadisler arasında bir ihtilâfı ortaya koymaktadır. Her ne kadar önceki hadis
daha sağlamsa da, hadislerin ikisi de sahih olduğu için, birini öbürüne tercih
mümkün değildir. Onun için sarihler, ihtilâfı izâlede te'vil yoluna
gitmişlerdir. Sonraki rivayet daha açık, daha mufassal olduğu için önceki
rivayeti sonrakine göre tevil etmek gerekir. Yâni olay ikinci hadiste
anlatıldığı gibidir. Ancak İmrân'ın rivayeti biraz muhtasar kalmıştır.
Büreyde hadisinde,
önceki İmran hadisinden farklı olarak ele almamız gereken başka noktalar da
var. Şimdi de kısaca onlara bir göz atalım:
Attığı bir taştan
sonra, recmedilen kadından sıçrayan kan Halid'in şakağına bulaşmıştı. Bu
yüzden çok Öfkelendi ve kötü şeyler söyledi. Bu mânâ metinde, "Seb"
kelimesi ile ifâdelendirilmiştir. Seb; küfretmek, sövmek karşılığmdadır. Ancak
sahabelerin, bugün anlaşıldığı şekilde küfretmiş olacaklarını düşünemiyoruz.
Onun için tercemede "onun hakkında kötü sözler söyledi" ifâdesini
kullandık.
Halid'in sözüne
karşılık; Hz. Nebi (s.a.v.) efendimiz, onu dürtmüş ve halktan haksız yere
toplanan vergilere el koyan birisinin o kadın gibi tevbe etmesi halinde
bağışlanacağını beyan buyurmuştur. "Haksız yere vergi toplayan kişi"
diye terceme ettiğimiz tabir "sâhibu meks" terkibidir. Bu izah
Neylu'l-Evtâr'ın izahıdır.
İmâm Nevevi'de bu
cümle'den hareketle, insanlardan toplanan vergilere haksız yere el koyamamn
büyük günahlardan olduğunu söyler. Şimdi de İmrân hadisinde (4440) olmayıp,
burada yer alan hükümlere işaret etmek istiyoruz.